like every time /like always | her zamanki gibi |
ticket | bilet |
father | baba |
my father | babam |
to buy | satın almak |
My father bought the tickets. | Babam biletleri satın aldı. |
Though my father had bought the tickets. | Babam biletleri satın almak olsa da |
airlines | havayolları |
cheap | ucuz |
those cheap airlines | şu ucuz havayolları |
My father bought the tickets from those cheap airlines. | Babam biletleri şu ucuz havayollarından satın aldı. |
And though my father had bought the tickets like usual from those cheap airlines. | Ve babam biletleri her zamanki gibi şu ucuz havayollarından satın almak olsa da. |
problem | sorun |
any kind of problem | herhangi bir sorun |
to meet /to experience /to run into/encounter (k) | karşılaşmak |
The airplane didn't encounter any trouble. | Uçak herhangi bir sorunla karşılaşmamıştı. |
And though my father had bought the tickets like usual from those cheap airlines, the airplane didn't encounter any trouble. | Ve babam biletleri her zamanki gibi şu ucuz havayollarından satın almak olsa da, uçak herhangi bir sorunla karşılaşmamıştı. |
rumour | söylenti |
according to rumour /reportedly | söylentiye göre |
fuel (noun) | yakıt |
tank | depo |
their tanks | depoları |
in their tanks | depolarında |
less fuel /low fuel | az yakıt |
to have less/low fuel in their tanks | depolarında az yakıt olmak |
always | hep |
those cheap airlines having according to rumour always low fuel in their tanks | söylentiye göre depolarında hep az yakıt olan şu ucuz havayolları |
And though my father had bought the tickets like usual from those cheap airlines, which had according to rumour always low fuel in their tanks, the airplane didn't encounter any trouble. | Ve babam biletleri her zamanki gibi söylentiye göre depolarında hep az yakıt olan şu ucuz havayollarından satın almak olsa da, uçak herhangi bir sorunla karşılaşmamıştı. |
above Heathrow | Heathrow'un üzerinde |
landing (noun) | iniş |
landing clearance /landing permit | iniş izni |
to get a landing permit | iniş izni almak |
to circuit /to tour around | tur atmak |
a few times | birkaç kez |
to circle around a few times | birkaç kez tur atmak |
even though we did a few turns | birkaç kez tur attığımız halde |
Even though we did a few turns above Heathrow in order to get a landing permit. | Heathrow'un üzerinde iniş izni almak için birkaç kez tur attığımız halde |
Even though we did a few turns above Heathrow in order to get a landing permit, the airplane didn't encounter any trouble. | Heathrow'un üzerinde iniş izni almak için birkaç kez tur attığımız halde, uçak herhangi bir sorunla karşılaşmamıştı. |
And though my father had bought the tickets like usual from those cheap airlines, which had reportedly always low fuel in their tanks, even though we did a few turns above Heathrow in order to get a landing permit, the plane didn't encounter any problem. | Ve babam biletleri her zamanki gibi, söylentiye göre depolarında hep az yakıt olan şu ucuz havayollarından satın almak olsa da, Heathrow'un üzerinde iniş izni almak için birkaç kez tur attığımız halde uçak herhangi bir sorunla karşılaşmamıştı. |