| actually /in fact / really | aslında |
| human | insan |
| you are human | bir insansın |
| I am human | bir insanım |
| isn't it? /aren't you? /am I not? | değil mi? |
| "You are in fact human?" | 'Aslında bir insansın, değil mi?' |
| 'Of course I am human.' said Lucy. | 'Tabii ki bir insanım,' dedi Lucy. |
| still | hâlâ |
| a bit | biraz |
| surprized /puzzled | şaşkın |
| still being a bit puzzled | hâlâ biraz şaşkın olarak |
| 'Of course I am human.' said Lucy still being a bit puzzled. | 'Tabii ki bir insanım,' dedi Lucy hâlâ biraz şaşkın olarak. |
| of course /naturally (e) | elbette |
| "Of course, of course...", said the Faun. | 'Elbette, elbette,' dedi Faun. |