Chapter 1-o

QuestionAnswer
airplane
uçak
flight
uçuş
The flight had passed great
Uçuş harika geçmişti
turbulence
türbülans
we hadn't entered a turbulance
türbülansa girmemiştik
to vomit
kusmak
to have to /to be obliged to
zorunda kalmak
Mia didn't have to vomit
Mia kusmak zorunda kalmamıştı
that is /namely / I meant /so
yani
so Mia didn't have to vomit
yani Mia kusmak zorunda kalmamıştı
different
farklı
usual
her zamanki
unlike any other time /different than usual
her zamankinden farklı olarak
a man
bir adam
fat
şişko
a fat man
şişko bir adam
next to a fat man (direction)
şişko bir adamın yanına
to be suited to / to come across / to occur at the same time as /to be suitable
denk gelmek
I was not suited next to a fat man
şişko bir adamın yanına denk gelmemiştim
beer
bira
to smell /to smell of
kokmak
smelling of beer
bira kokan
carrion /carcass (dead rotten body)
leş
putrid / evil smelling /malodourous (l)
leş gibi kokan
stinking (putridly) of beer /qui pue la bière
leş gibi bira kokan
I was not suited next to a fat man stinking of beer
ben leş gibi bira kokan, şişko bir adamın yanına denk gelmemiştim.
I was this time, unlike any other time, not suited next to a fat man stinking of beer.
Ben her zamankinden farklı olarak bu kez leş gibi bira kokan, şişko bir adamın yanına denk gelmemiştim.
arm
kol
his arm
kolu
with his arm
koluyla
to poke /to prod continually /to jostle
dürtüklemek
poking me with his arm
koluyla beni dürtükleyen
constantly /incessantly/continuously /always (s)
sürekli
poking me constantly with his arm
koluyla beni sürekli dürtükleyen
a fat man poking me constantly with his arm
koluyla beni sürekli dürtükleyen şişko bir adam
a fat man stinking of beer and poking me constantly with his arm
koluyla beni sürekli dürtükleyen ve leş gibi bira kokan şişko bir adam
I was this time unlike any other time not suited next to a fat man stinking of beer and poking me constantly with his arm.
Ben her zamankinden farklı olarak bu kez koluyla beni sürekli dürtükleyen ve leş gibi bira kokan, şişko bir adamın yanına denk gelmemiştim.
The flight had passed great, we hadn't entered a turbulence, so Mia didn't have to vomit and I was this time unlike any other time not suited next to a fat man stinking of beer and poking me constantly with his arm.
Uçuş harika geçmişti, türbülansa girmemiştik, yani Mia kusmak zorunda kalmamıştı ve ben her zamankinden farklı olarak bu kez koluyla beni sürekli dürtükleyen ve leş gibi bira kokan şişko bir adamın yanına denk gelmemiştim.