already (ş) | şimdiden |
already now | daha şimdiden |
next to | yanında |
to stand / be planted | dikilmek |
Already now standing next to the barrier | Daha şimdiden bariyerin yanında dikilmiş |
impatiently | sabırsızca |
to swing /shake / bob /rock | sallanmak |
rocking on the spot and.... | yerinde sallanıp |
to continue /to keep on... | -ip durmak |
sister | kız kardeş |
my sister | kız kardeşim |
my sister keeping to rock impatiently on the spot | sabırsızca yerinde sallanıp duran kız kardeşim |
a look | bir bakış |
to glance | bir bakış atmak |
I glanced at my little sister Mia. | Küçük kız kardeşim Mia'ya bir bakış attım. |
restless /uneasy /anxious | huzursuz |
I glanced anxiously at my little sister Mia. | Küçük kız kardeşim Mia'ya huzursuz bir bakış attım. |
I glanced anxiously at my little sister Mia, who was now already standing next to the barrier and kept rocking impatiently on the spot. | Daha şimdiden bariyerin yanında dikilmiş, sabırsızca yerinde sallanıp duran küçük kız kardeşim Mia'ya huzursuz bir bakış attım. |
everything | her şey |
way | yol |
on the way / ok | yolunda |
Everything was ok. | Her şey yolundaydı. |
need | gerek |
there is not | yok |
there is no need | gerek yok |
there was no need | gerek yoktu |
excitement / agitation | heyecan |
There was no need for agitation. /There was no reason to worry. | Heyecana gerek yoktu. |