to crunch /scrunch / crackle (branches / snow when crushed) | çıtırdamak |
something(s) | bir şeyler |
some things crunching | çıtırdayan bir şeyler |
under her feet | ayaklarının altında |
some things crunching under her feet | ayaklarının altında çıtırdayan bir şeyler |
to feel | hissetmek |
she felt some things crunching under her feet | ayaklarının altında çıtırdayan bir şeyler hissetti |
Then she felt some things crunching under her feet. | Sonra ayaklarının altında çıtırdayan bir şeyler hissetti. |
hand | el |
hands | eller |
to touch with her hands | elleriyle dokunmak |
to be about to touch with her hands | elleriyle dokunmak üzere |
to bend / bow /incline /double | eğilmek |
bending over | eğilirken |
bending over about to touch it with her hands | Elleriyle dokunmak üzere eğilirken |
I wonder | acaba |
mothballs? | naftalin topakları mı? |
mothballs, I wonder | naftalin topakları mı, acaba |
'Mothballs, I wonder.' she thought bending down about to touch it with her hands. | Elleriyle dokunmak üzere eğilirken, 'Naftalin topakları mı, acaba.' diye düşündü. |