great | harika |
ha! (interjection) | Eh! |
Ha, great! /Na toll! | Eh, harika! |
English /British | İngiliz |
seventy | yetmiş |
Bravo! You know now seventy Turkish words. | Aferin! Artık yetmiş Türkçe kelime biliyorsun. |
soil/ground /territory | toprak |
British soil | İngiliz toprakları |
foot | ayak |
to print / press /step on | basmak |
to set foot on | ayak basmak |
to set foot on British soil | İngiliz topraklarına ayak basmak |
hour | saat |
hours | saatler |
half | yarım |
half an hour | yarım saat |
eighty | seksen |
Bravo! You know now eighty Turkish words. | Aferin! Artık seksen Türkçe kelime biliyorsun. |
to not be /not become | olmamak |
when it had not been | olmamışken |
even | bile |
when it had not been even half an hour | yarım saat bile olmamışken |
Not even half an hour to set foot on British soil | İngiliz topraklarına ayak basan yarım saat bile olmamışken |
drug | uyuşturucu |
smuggling | kaçakçılık |
drug trafficking | uyuşturucu kaçakçılığı |
to do | yapmak |
that I did | yaptığım |
of having done/doing /from what I did | yaptığımdan |
to doubt /be sceptical about/ suspect | şüphe etmek |
to be suspected | şüphe edilmek |
it was suspected | şüphe ediliyordu |
it was suspected that I did /I was suspected of doing | yaptığımdan şüphe ediliyordu |
I was suspected of doing drug trafficking. | uyuşturucu kaçakçılığı yaptığımdan şüphe ediliyordu |
Not even half an hour to set foot on British soil, and I was suspected of doing drug trafficking. | İngiliz topraklarına ayak basan yarım saat bile olmamışken uyuşturucu kaçakçılığı yaptığımdan şüphe ediliyordu. |