Reading Turkish: Küçük Cadı - Die kleine Hexe - Otfried Preussler

QuestionAnswer
"Very nice!" shouted Little Craw.
'Çok güzel!' diye bağırdı Kargacık.
(by) studying
çalışarak
(cloth) pin
mandal
a /one
bir
a bit more
biraz daha
a lot /very very much
çok ama çok
a real true rain
gerçek bir yağmur
a tiny house
minnacık bir ev
age
yaş
also /moreover (h)
hem de
an easy thing
kolay bir şey
and
ve
and
ve
and /also(following noun, participle...)
da - de
And sitting (d) right next to her was 'Little Craw'.
Hemen yanı başında da Kargacık duruyordu.
at first
ilkinde
At first you made it rain mice from heaven
ilkinde gökten fare yağdırdın
At first you made it rain mice from heaven, at second frogs, at third pine cones.
İlkinde gökten fare yağdırdın, ikincisinde kurbağa, üçüncüsünde çam kozalakları.
At present she was at the unit about making rain.
Şu sıralar yağmur yağdırma ünitesindeydi.
at second /in second place
ikincisinde
Awesome. You succeeded to learn eighty words.
Yıkılıyor. Seksen kelime öğrenmeyi başardın.
Awesome. You succeeded to learn fifty words.
Yıkılıyor. Elli kelime öğrenmeyi başardın.
Awesome. You succeeded to learn forty words.
Yıkılıyor. Kırk kelime öğrenmeyi başardın.
Awesome. You succeeded to learn ninety words.
Yıkılıyor. Doksan kelime öğrenmeyi başardın.
Awesome. You succeeded to learn one hundred and fifty words.
Yıkılıyor. Yüz elli tane kelime öğrenmeyi başardın.
Awesome. You succeeded to learn one hundred and forty words.
Yıkılıyor. Yüz kırk tane kelime öğrenmeyi başardın.
Awesome. You succeeded to learn one hundred and seksen words.
Yıkılıyor. Yüz seksen tane kelime öğrenmeyi başardın.
Awesome. You succeeded to learn one hundred and seventy words.
Yıkılıyor. Yüz yetmiş tane kelime öğrenmeyi başardın.
Awesome. You succeeded to learn one hundred and sixty words.
Yıkılıyor. Yüz altmış tane kelime öğrenmeyi başardın.
Awesome. You succeeded to learn one hundred and ten words.
Yıkılıyor. Yüz on kelime öğrenmeyi başardın.
Awesome. You succeeded to learn one hundred and thirty words.
Yıkılıyor. Yüz otuz tane kelime öğrenmeyi başardın.
Awesome. You succeeded to learn one hundred and twenty words.
Yıkılıyor. Yüz yirmi kelime öğrenmeyi başardın.
Awesome. You succeeded to learn one hundred words.
Yıkılıyor. Yüz kelime öğrenmeyi başardın.
Awesome. You succeeded to learn seventy words.
Yıkılıyor. Yetmiş kelime öğrenmeyi başardın.
Awesome. You succeeded to learn sixty words.
Yıkılıyor. Altmış kelime öğrenmeyi başardın.
Awesome. You succeeded to learn ten words.
Yıkılıyor. On kelime öğrenmeyi başardın.
Awesome. You succeeded to learn thirty words.
Yıkılıyor. Otuz kelime öğrenmeyi başardın.
Awesome. You succeeded to learn twenty words.
Yıkılıyor. Yirmi kelime öğrenmeyi başardın.
bench
sıra
birds
kuşlar
book
kitap
bread
ekmek
bread crumb
ekmek içi
Bring it on! /Do it then! /I dare you.
yap da görelim
but
ama
But stop here!
Ama burada dur!
But the nicest side of the house was the oven in the garden.
Ama evin en güzel yanı bahçedeki fırındı.
child
çocuk
chimney /Schornstein
baca
cloth pin
çamaşır mandalı
cloud
bulut
craw
karga
day
gün
dry
kuru
easily
rahatça
easy (k)
kolay
eighty
seksen
especially / above all (h)
hele
Especially if the subject in question is a witch house.
Hele ki söz konusu bir cadı evi ise...
especially if the subject in question is...
hele ki söz konusu ... ise
exactly /right /just /precisely
tam
fifty
elli
first (i)
ilk
for
için
for a witch
bir cadı için
forty
kırk
frog
kurbağa
from now on /(+neg. verb) now longer
artık
from the sky /from heaven
gökten
garden
bahçe
Good morning
Günaydın
good night
iyi geceler
grape
üzüm
He used to chitchat easily with people.
İnsanla rahatça çene çalardı.
He was such a knowledgeable craw that
Öyle bilgili bir kargaydı ki...
He was such a knowledgeable craw that the little Witch considered his thoughts as very important.
Öyle bilgili bir kargaydı ki Küçük Cadı onun düşünceleri çok önem verirdi.
he wouldn't say
demekle kalmazdı
head
baş
her (dat.)
ona
here (ablative)
burada
hill
tepe
his
onun
his thoughts
onun düşünceleri
homeworks
ev ödevleri
hour
saat
house
ev
huge / giant
koca
huge, big books
koca koca kitaplar
I wished
keşke
I wished you would make it rain bread crumbs or raisins.
Keşke ekmek içi ya da kuru üzüm yağdırsan.
I wonder
merak ediyorum
I wonder
acaba
I wonder: Will you be able to manage to make a real rain, I wonder?
Merak ediyorum: Gerçek bir yağmur yağdırmayı becerebilecek misin, acaba?
if
ise
if you try a bit harder
biraz daha uğraşırsan
if you try hard
uğraşırsan
If you will try a bit harder it will rain washing pins on our heads.
Biraz daha uğraşırsan, başımıza çamaşır mandalı yağacak.
immediately
hemen
importance
önem
in a tiny house
minnacık bir evde
in a witch house
bir cadı evinde
in front of
önünde
in front of the oven
fırının önünde
in front of the oven (that was) in the garden
bahçedeki fırının önünde
in the age of
yaşında
in the garden
bahçede
in the sky
gökte
in the wood
ormanda
in third place
üçüncüsünde
is it possible? /come on/ no way /does it become?
olur mu?
is not
değil
it began to rain
yağmur yağmaya başladı
it could talk
konuşabiliyordu
it didn't count as age
yaş sayılmazdı
it is not an easy thing
kolay bir şey değil
it is raining
yağmur yağıyor
it was a tiny house
minnacık bir evdi
It was a tiny house, but it was enough for her.
Minnacık bir evdi, ama ona yetiyordu.
it was closing /they were closing (when pl subject)
kapanıyordu
it was enough
yetiyordu
it was enough for her
ona yetiyordu
it was necessary
gerekiyordu
it was necessary to go ahead step by step
adım adım ilerlemek gerekiyordu
it was necessary to work a great lot, to progress step by step
Çok ama çok çalışmak, adım adım ilerlemek gerekiyordu.
it was not
değildi
it was not an easy thing
kolay bir şey değildi
it was not closing /they were not closing (when pl subject)
kapanmıyordu
it will rain
yağacak
it will rain on our head
başımıza yağacak
it's amazing /it's awesome
yıkılıyor
Its chimney was bent.
Bacası eğrilmişti.
knee
diz
knowledgeable /learned /wise
bilgili
Let us see how you make rain!
Yağmur yağdır da görelim!
let's see
görelim
little craw
Kargacık
Little Craw was reproachful.
Kargacık sitemliydi.
Little Craw was reproachful:"Let's see now how you make it rain!"
Kargacık sitemliydi: 'Bir yağmur yağdır görelim artık.'
magic / sorcery (s)
sihir
magic book /spell book
sihir kitabı
Moreover it was like some birds
Hem de öyle bazı kuşlar gibi
Moreover it was that he wouldn't just say 'Good morning, good evening' like some birds.
Hem de öyle bazı kuşlar gibi 'Günaydın, iyi geceler...' demekle kalmazdı.
Moreover it was that he wouldn't just say like some birds
Hem de öyle bazı kuşlar gibi demekle kalmazdı.
mouse
fare
name
ad
next to her /at her side /at her elbow
yanı başında
nice / beautiful
güzel
ninety
doksan
no /any /whatsoever
hiç
no way /never! /will it ever happen?
hiç olur mu?
ok / possible /agreed /it becomes
olur
Once upon a time
bir zamanlar
once upon a time there was
bir zamanlar vardı
Once upon a time there was a little witch.
Bir zamanlar küçük bir cadı vardı.
one hundred
yüz
one hundred and twenty - seven
yüz yirmi yedi
One hundred and twenty - seven years didn't count as age for a witch.
Yüz yirmi yedi yaş, bir cadı için yaş sayılmazdı.
onto her knees
dizlerinin üstüne
or (only one of the two is possible)
ya da
our head
başımız
oven
fırın
person /human /Mensch
insan
piece /grain - used after number word (not obliged) / Stück
tane
pine cones
çam kozalakları
rain
yağmur
Rain!
Yağ yağmur!
raisin
kuru üzüm
real /true
gerçek
recently /at present
şu sıralar
reproachful /accusing
sitemli
right next to her
hemen yanı başında
roar /grumble /thunder
gürlemek
roof (ç)
çatı
seven
yedi
seventy
yetmiş
sharp /pointed /spitz
sivri
She created a cloud in the sky.
Gökte bir bulut oluşturdu.
She made a sign for it to approach.
Yaklaşması için işaret etti.
She placed the spellbook onto her knees.
Sihir kitabını dizlerinin üstüne yerleştirdi.
she was at the unit about making rain
yağmur yağdırma ünitesindeydi
she was one hundred and twenty - seven years old.
yüz yirmi yedi yaşındaydı.
side (y)
yan
sign /signal
işaret
six
altı
six hours
altı saat
six hours of the day
günün altı saati
sixty
altmış
sky /heaven
gök
small /little
küçük
so knowledgeable
öyle bilgili
some
bazı
some birds
bazı kuşlar
step
adım
step by step
adım adım
such /thus
öyle
ten
on
ten words
on kelime
that (conj.)
ki
that / so /word to connect direct speech to the main sentence when the main sentence uses any verb other than demek
diye
that was in the garden
bahçedeki
the cloud thundered
bulut gürledi
The cloud thundered and it began to rain.
Bulut gürledi ve yağmur yağmaya başladı.
the craw's name
karganın adı
the fourth
dördüncü
The little Witch /Die kleine Hexe
Küçük Cadı
the little Witch considered his thoughts as very important.
Küçük Cadı onun düşünceleri çok önem verirdi.
The little Witch lived (used to live) in the wood.
Küçük Cadı ormanda yaşardı.
The little Witch lived in the wood, in a witch house.
Küçük Cadı ormanda bir cadı evinde yaşardı.
The little Witch sat on the bench, in front of the oven (that was) in the garden.
Küçük Cadı bahçedeki fırının önünde duran sıraya oturdu.
The little Witch sat on the bench.
Küçük Cadı sıraya oturdu.
The little Witch shared her house with a craw.
Küçük Cadı evini bir karga ile paylaşıyordu.
The Little Witch spent six houres of the day studying sorcery.
Küçük Cadı günün altı saatini sihir çalışarak geçirdi.
The Little Witch spent six houres of the day.
Küçük Cadı günün altı saatini geçirdi.
The Little Witch tried the fourth time.
Küçük Cadı dördüncü kez denedi.
the nicest
en güzel
the nicest side of the house
evin en güzel yanı
the other
diğer
the other witches
diğer cadılar
the oven in the garden
bahçedeki fırın
the pointed roof of the house
evin sivri çatısı
The pointed roof of the house lay on the side from the wind.
Evin sivri çatısı rüzgârdan yan yatmıştı.
the roof of the house
evin çatısı
the second
ikinci
The shutters of its windows /its window shutters
Pencerelerin panjurları
The shutters of its windows were not closing.
Pencerelerin panjurları kapanmıyordu.
the third
üçüncü
the unit about making rain
yağmur yağdırma ünitesi
there was
vardı
thing
şey
thirty
otuz
this
bu
This craw's name was 'Little Craw'
Bu karganın adı Kargacıktı
This craw's name was 'Little Craw' and it could talk.
Bu karganın adı Kargacıktı ve konuşabiliyordu.
this is not what it looks like
bu hiç de öyle göründüğü gibi
This was not such an easy thing as it seemed.
Bu hiç de öyle göründüğü gibi kolay bir şey değildi.
This witch
bu cadı
This witch was one hundred and twenty-seven years old.
Bu cadı, yüz yirmi yedi yaşındaydı.
thorough /complete /without defect
eksiksiz
thought
düşünce
time (e g first time) /fois/Mal
kez
time (z)
zaman
tiny
minnacık
to accomplish / succeed
başarmak
to approach
yaklaşmak
to be
olmak
to be closed
kapanmak
to be compared to
kıyaslanmak
to be counted
sayılmak
to be curved /to be bend
eğrilmek
to be enough /sufficient
yetmek
to begin
başlamak
to carry out /perform /fullfill
yerine getirmek
to chitchat /prattle /gossip
çene çalmak
to compare to
kıyaslamak
to consider important / to give weight to /to care /to regard
önem vermek
to create /forge / form
oluşturmak
to do homework
ev ödevlerini yerine getirmek
to do thorougly homeworks
ev ödevlerini eksiksiz yerine getirmek
to go to bed /to go to sleep /lie / sich hinlegen /liegen
yatmak
to learn
öğrenmek
to lie on the side
yan yatmak
to live /exist
yaşamak
to make a sign
işaret etmek
to make an effort /try hard
uğraşmak
to make rain
yağmur yağdırmak
to manage
becermek
to place /position
yerleştirmek
to progress /to advance /to improve
ilerlemek
to rain
yağmur yağmak
to read
okumak
to read huge, big books
koca koca kitaplar okumak
To read huge, big books, to do thorougly homeworks...
Koca koca kitaplar okumak, ev ödevlerini eksiksiz yerine getirmek...
to remain /stay
kalmak
to share
paylaşmak
to shout(b)
bağırmak
to sit
oturmak
to speak /talk
konuşmak
to spend /pass /undergo /conduct
geçirmek
to stand
durmak
to stand /stop / se tenir /sit (e. g. bird)
durmak
to stand in front of the oven that was in the garden
bahçedeki fırının önünde durmak
To study /work very very much
çok ama çok çalışmak
to the fourth time
dördüncü kez
to try (one time experiment)
denemek
to work /study /try
çalışmak
topic / subject / the point in question /being talked about
söz konusu
twenty
yirmi
unit
ünite
very nice
çok güzel
wash / laundry
çamaşır
Wgen the cloud came exactly to the hills she shouted: "Rain!
Bulut tam tepelere gelince bağırdı: 'Yağ yağmur!'
when compared to
kıyaslandığında
when compared to the other witches
diğer cadılarla kıyaslandığında
When compared to the other witches, she would remain a child.
Diğer cadılarla kıyaslandığında çocuk kalırdı.
when it came / as for (+dat.)
gelince
When the cloud came exactly to the hills
Bulut tam tepelere gelince
Will you be able to manage to make a real rain, I wonder?
Gerçek bir yağmur yağdırmayı becerebilecek misin, acaba?
Will you be able to manage to make it rain a real rain?
Gerçek bir yağmur yağdırmayı becerebilecek misin?
Will you be able to manage?
Becerebilecek misin?
wind
rüzgâr
window
pencere
window shutters/blinds /Fensterläden
panjurlar
witch /sorceress
cadı
witch house /Hexenhäuschen
cadı evi
with
ile
with oven
fırınlı
without oven
fırınsız
wood /jungle
orman
word (k)
kelime
Would there be a house without oven?
Hiç fırınsız ev olur mu?
you just couldn't manage
Beceremedin gitti.
you just couldn't x (e)
x-medin gitti
you succeeded to learn
öğrenmeyi başardın