Turkish Fluency 3000 sentences Glossi

QuestionAnswer
My brother works in a bank.
Abim bir bankada çalışıyor.
My brother and I are good tennis players.
Abim ve ben iyi tenis oyuncularıyız.
What's your name?
Adın ne?
What's your name?
Adın ne?
What's your name?
Adın ne?
We're having dinner.
Akşam yemeği yiyoruz.
What do you want for dinner?
Akşam yemeğine ne yemek istersin?
Ali works very hard.
Ali çok sıkı çalışır.
But Zhirong has a guitar.
Ama Zhirong'un gitarı var.
But he's not playing the guitar now.
Ama şu anda gitar çalmıyor.
Is your mother at home?
Annen evde mi?
Is your mother at home?
Annen evde mi?
Where's your mother? Is she at home?
Annen nerede? Evde mi?
Are your parents at home?
Annen ve baban evdeler mi?
How are your parents?
Annen ve baban nasıllar?
How are your parents?
Annen ve baban nasıllar?
Where do your parents live?
Annen ve baban nerede yaşıyorlar?
Where do your parents live?
Annen ve baban nerede yaşıyorlar?
Are your parents watching TV?
Annen ve baban televizyon mu izliyor?
Do your parents speak English?
Annen ve baban İngilizce biliyor mu?
My car doesn't use much gas.
Arabam çok benzin yakmaz.
What color is your car?
Araban ne renk?
Arda takes a shower every morning.
Arda her sabah duş alır.
Do your friends live near here?
Arkadadaşların buraya yakın bir yerde mi yaşıyor?
Where's your friend?
Arkadaşın nerede?
Is your friend Chinese?
Arkadaşın Çinli mi?
Are your friends staying at a hotel?
Arkadaşların bir otelde mi kalıyorlar?
Where are your friends going?
Arkadaşların nereye gidiyorlar?
Are you Australian?
Avusturalyalı mısın?
Shoes are expensive. They cost a lot of money.
Ayakkabılar pahalı. Çok fazla para tutuyor.
Your shoes are nice. Are they new?
Ayakkabıların güzel. Yeniler mi?
I'm not hungry, but I'm thirsty.
Aç değilim, ama susuzum.
I'm not hungry.
Aç değilim.
Are you hungry?
Aç mısın?
Are you hungry?
Aç mısın?
I'm hungry.
Açım.
What time does your father finish work every day?
Baban hergün saat kaçta işten ayrılır?
How's your father?
Baban nasıl?
Does your father work hard?
Baban çok çalışır mı?
Look, there's my friend.
Bak, arkadaşım şurada.
Do you believe me?
Bana inanıyor musun?
Banks usually open at nine (9:00) in the morning.
Bankalar genellikle sabah saat dokuzda açılır.
She's in the bathroom.
Banyoda.
Sometimes he's late, but not often.
Bazen o gecikir, ama pek değil.
Where's Behzat from?
Behzat nereli?
I don't like to wash the car.
Ben arabayı yıkamayı sevmiyorum.
I never go to the movies alone.
Ben asla sinemaya yalnız gitmem.
I never watch TV.
Ben asla televizyon izlemem.
I never read in bed.
Ben asla yatakta kitap okumam.
I'm wearing my shoes.
Ben ayakkabılarımı giyiyorum.
I sometimes walk to work, but not often.
Ben bazen işe yürüyerek giderim, ama pek sık değil.
I work in an office.
Ben bir ofiste çalışıyorum.
I'm a taxi driver.
Ben bir taksi şoförüyüm.
I don't like football.
Ben futbol sevmem.
I'm not reading the newspaper.
Ben gazeteyi okumuyorum.
I usually watch TV in the evening.
Ben genelde akşamları televizyon izlerim.
I often forget people's names.
Ben genellikle insanların ismini unuturum.
I usually go to school by bus.
Ben genellikle okula otobüsle giderim.
I always drink coffee in the morning.
Ben hep sabahları kahve içerim.
I do yoga every morning. How about you? Do you do yoga every morning?
Ben her sabah yoga yapıyorum. Peki ya sen? Sen her sabah yoga yapıyor musun?
I always go to work by bus.
Ben her zaman işe otobüsle giderim.
I never like to travel by train.
Ben hiç trenle yolculuk yapmayı sevmem.
I drink coffee, but I don't drink tea.
Ben kahve içerim, ama çay içmem.
I'm from Canada.
Ben Kanadalı'yım.
I'm from Mexico.
Ben Meksika'lıyım
I'm listening to music.
Ben müzik dinliyorum.
I don't like him, and he doesn't like me.
Ben onu sevmem, o da beni sevmez.
I don't play the piano very well.
Ben pek iyi piyano çalmıyorum.
I don't like to go to bars very often.
Ben pek sık barlara gitmeyi sevmem.
I don't watch TV very often.
Ben pek sık televizyon izlemem.
I don't know much about politics. I'm not interested in it.
Ben politika hakkında çok şey bilmem, ilgilenmiyorum.
I'm not interested in politics.
Ben politikayla ilgilenmiyorum.
I like rock and roll music.
Ben rock müzik severim.
I like romantic movies.
Ben romantik filmleri severim.
I'm sitting on a chair.
Ben sandalyade oturuyorum.
I'm Seda.
Ben Seda
I play tennis. How about you? Do you play tennis?
Ben tenis oynarım. Ya sen? Sen tenis oynar mısın?
I like tennis.
Ben tenis severim.
I'm not eating.
Ben yemiyorum.
I'm not rich.
Ben zengin değilim.
I like chocolate. How about you? Do you like chocolate?
Ben çikolata severim. Ya sen? Sen çikolata sever misin?
I don't watch TV very often.
Ben çok sık televizyon izlemem.
I often get up before seven (7:00).
Ben çoğunlukla yediden önce kalkarım.
I want to be famous. How about you? Do you want to be famous?
Ben ünlü olmak istiyorum. Peki ya sen? Sen ünlü olmak istiyor musun?
I'm not studying english.
Ben İngilizce çalışmıyorum.
Do you hate me?
Benden nefret mi ediyorsun?
Do you understand me?
Beni anlıyor musun?
Are you listening to me?
Beni dinliyor musun?
My sister's a nurse.
Benim ablam bir hemşire.
My name's Elif.
Benim adım Elif.
My name's Yusuf
Benim adım Yusuf
I have a bike, but I don't have a car. > I've got a bike, but I haven't got a car.
Benim bir bisikletim var, ama arabam yok. Bir bisikletim var, ama bir arabam yok.
I have blue eyes. > I've got blue eyes.
Benim mavi gözlerim var.
Five (5), seven (7), and ten (10).
Beş, yedi ve on.
Have you got a camera? — No, I don't.
Bir kameran var mı? - Hayır, yok.
Somebody is swimming in the river.
Birisi nehirde yüzüyor.
Somebody's singing.
Birisi şarkı söylüyor.
We do a lot of different things in our free time.
Biz boş zamanlarımızda çok farklı şeyler yaparız.
We're here on vacation. We're staying at a hotel on the beach.
Biz burada tatildeyiz. Sahilde bir otelde kalıyoruz.
We usually have dinner at six thirty (6:30).
Biz genellikle akşam yemeğini saat altı buçukta yeriz.
We're good friends. I like her and she likes me.
Biz iyi arkadaşız. Ben onu seviyorum, o da beni seviyor.
We don't watch TV very often.
Biz pek televizyon izlemeyiz.
We go to the movies a lot.
Biz sinemaya çok gideriz.
We don't work very hard.
Biz çok çalışmayız.
We often sleep late on weekends.
Biz çoğunlukla haftasonları geç uyuruz.
Our car has four (4) doors. > Our car's got four (4) doors.
Bizim arabamızın dört kapısı var. Bizim arabamızın dört kapısı var.
What do you do in your free time?
Boş zamanlarında ne yaparsın?
Brazil is a very big country.
Brazilya çok büyük bir ülke.
It's not true. I don't believe it.
Bu doğru değil. Ben buna inanmıyorum.
Who's the man in this photo?
Bu fotoğraftaki adam kim?
These postcards are nice. How much are they?
Bu kartpostallar güzel. Ne kadarlar?
What does this word mean?
Bu kelimenin anlamı ne?
What does this word mean?
Bu kelimenin anlamı ne?
This hotel isn't expensive. It doesn't cost much to stay there.
Bu otel pahalı değil. Orada kalmak çok para tutmaz.
This hotel isn't very good. Why is it so expensive?
Bu otel pek iyi değil. Neden bu kadar pahalı?
How much are these oranges?
Bu portakallar ne kadar?
These chairs aren't beautiful, but they're comfortable.
Bu sandalyeler güzel değil, ama rahat.
This bag's heavy.
Bu çanta ağır.
These bags are heavy.
Bu çantalar ağır.
Are the stores open today?
Bugün dükkanlar açık mı?
The weather's nice today.
Bugün hava güzel.
It isn't windy today.
Bugün hava rüzgarlı değil.
It's windy today.
Bugün hava rüzgarlı.
It isn't hot today.
Bugün hava sıcak değil.
It's hot today.
Bugün hava sıcak.
Is it cold today? — No, it isn't.
Bugün soğuk mu? Hayır, değil.
Are these your keys?
Bunlar senin anahtarların mı?
How often does it snow here?
Burada ne kadar sıklıkla kar yağar?
How's Burat?
Burat nasıl?
Do you live in a big city? — No, I don't.
Büyük bir şehirde mi yaşıyorsun? Hayır, yaşamıyorum.
I like big cities.
Büyük şehirleri severim.
Do you want to know the answer?
Cevabı bilmek istiyor musun?
Do you forget the answer?
Cevabı unutur musun?
David doesn't have a car.
David'in arabası yok.
The earth goes around the sun.
Dünya Güneş'in etrafında döner.
Efe has two (2) sisters. > Efe's got two (2) sisters.
Efe'nin iki kız kardeşi var.
My hands are cold.
Ellerim soğuk.
Are your hands cold? — No, they aren't.
Ellerin soğuk mu? Hayır, değil.
Diamonds are not cheap.
Elmaslar ucuz değil.
Does Emily play tennis?
Emily tenis oynar mı?
My favorite color is blue.
En sevdiğim renk mavi.
My favorite sport is skiing.
En sevdiğim spor kayak.
What's your favorite color?
En sevdiğin renk ne?
What's your favorite sport?
En sevdiğin spor nedir?
Does your brother like football?
Erkek kardeşin(abin) futbol sever mi?
Yes, a little.
Evet, biraz.
Yes, you are late.
Evet, geciktin.
Yes, it is [the sun is shining].
Evet, parlıyor.
Yes, take an umbrella.
Evet, yanına bir şemsiye al.
Yes, see you tomorrow.
Evet, yarın görüşürüz.
Yes, I am leaving
Evet, çıkıyorum.
Yes, he is Chinese.
Evet, Çinli.
Yes, it's very funny.
Evet, çok komik.
Yes, they are.
Evet, öyleler.
Yes, they are [mine].
Evet, öyleler.
Yes, I am [tired].
Evet, öyleyim.
Yes, I am [married].
Evet, öyleyim.
Yes, I am [a student].
Evet, öğrenciyim.
Yes, [I am sitting on the floor].
Evet.
Yes, I'm fine.
Evet. iyiyim.
Are you married?
Evli misin?
Are you married?
Evli misin?
Are you married? — No, I'm not.
Evli misin? Hayır, değilim.
Eylül usually plays tennis on Sundays.
Eylül genellikle Pazar günleri tenis oynar.
Are you enjoying the movie?
Filmi sevdin mi?
Do you like football?
Futbol sever misin?
Am I late?
Geciktim mi?
Am I late?
Geciktim mi?
You're late. — No, I'm not! I'm early.
Geciktin. Hayır, gecikmedim! Erken geldim.
What do you usually do on weekends?
Genellikle haftasonları ne yaparsın?
What do you usually have for breakfast?
Genellikle kahvaltıda ne yersin?
What time do you usually go to bed?
Genellikle saat kaçta yatarsın?
It's late. I'm going home now. Are you coming with me?
Geç oldu. Ben şimdi eve gidiyorum. Benimle geliyor musun?
The sun isn't shining.
Güneş parıldamıyor.
Is the sun shining?
Güneş parlıyor mu?
What do you usually do on weekends?
Haftasonları genelde ne yaparsın?
Hakan has lunch at home every day.
Hakan hergün evde öğle yemeği yer.
How old is Hassan?
Hassan kaç yaşında?
The weather's warm and sunny today.
Hava bugün ılık ve güneşli.
The weather is usually nice.
Hava genellikle güzel.
The weather's nice. It's not raining.
Hava güzel. Yağmur yağmıyor.
No, but I'm thirsty.
Hayır, ama susuzum.
No, she's American.
Hayır, Amerikalı.
No, I'm single.
Hayır, bekarım.
No, they're staying with me.
Hayır, benimle kalıyorlar.
No, I'm waiting for a taxi.
Hayır, bir taksi bekliyorum.
No, it's broken.
Hayır, bozuk.
No, it isn't [yours].
Hayır, değil.
No, I'm not [hungry].
Hayır, değilim.
No, she's out.
Hayır, dışarda.
No, they're out.
Hayır, dışarıdalar.
No, I'm a doctor.
Hayır, doktorum.
No, I'm not feeling all right.
Hayır, hissetmiyorum.
No, I'm not [watching TV].
Hayır, izlemiyorum.
No, I'm Canadian.
Hayır, Kanadalı'yım.
No, you can turn it off.
Hayır, kapatabilirsin.
No, she's a teacher.
Hayır, o bir öğretmen.
No, it's black.
Hayır, siyah.
No, I'm not [wearing a watch].
Hayır, takmıyorum.
No, it isn't raining.
Hayır, yağmıyor.
No, he isn't [eating].
Hayır, yemiyor.
No, you're on time.
Hayır, zamanında geldin.
No, he isn't working
Hayır, çalışmıyor.
No, is not raining right now.
Hayır, şu an yağmıyor.
Do you always have breakfast?
Hep kahvaltı eder misin?
I work every day from nine (9:00) to five-thirty (5:30).
Hergün dokuzdan beş-otuza kadar çalışıyorum.
I get the news every day, but sometimes I don't read it.
Hergün gazete alırım, ama bazen okumam.
Do you ever ride a bicycle? — Not usually.
Hiç bisiklete biner misin? Genellikle hayır.
Do you ever go to the movies?
Hiç sinemaya gider misin?
Jisang plays tennis. How about his friends? Do they play tennis?
Jisang tenis oynar. Peki ya arkadaşları? Onlar tenis oynarlar mı?
Junko's tired. She wants to go home now.
Junko yorgun. Şimdi eve gitmek istiyor.
We're eating breakfast.
Kahvaltı ediyoruz.
Where's the camera?
Kamera nerede?
Do you have a camera? — No, I don't.
Kameran var mı? - Hayır, yok.
How much does it cost to send a package to Canada?
Kanada'ya bir paket göndermek ne kadar tutar?
It isn't snowing.
Kar yağmıyor.
Is your wife a doctor?
Karın doktor mu?
How old are you?
Kaç yaşındasın?
How old are you?
Kaç yaşındasın?
How old are you?
Kaç yaşındasın?
Are you feeling okay?
Kendini iyi hissediyor musun?
Are you feeling all right?
Kendini iyi hissediyor musun?
A dollar fifty a pound. They're 2.3 Euros a kilo. (Answer - 3 liras a kilo)
Kilosu üç lira.
It's red.
Kırmızı.
Does your sister live in Canada?
Kız kardeşin Kanada'da mı yaşıyor?
What does your sister do? — She's a dentist.
Kız kardeşin ne iş yapıyor? - O bir dişçi.
Where does your sister work?
Kız kardeşin nerede çalışıyor?
It rains a lot in the winter.
Kışın çok yağmur yağar.
It rains a lot in the winter.
Kışın çok yağmur yağar.
Is Lisa from Toronto?
Lisa Torontolu mu?
She's from London.
Londralı.
Please be quiet. I'm working.
Lütfen sessiz ol. Çalışıyorum.
Please be quiet. I'm working.
Lütfen sessiz olun. Çalışıyorum.
How much does it cost to call Mexico?
Meksika'yı aramak ne kadar tutar?
Metin doesn't usually drive to work. He usually walks.
Metin genelde işe arabayla gitmez. O genellikle yürüyerek gider.
The museum closes at five (5) in the afternoon.
Müze akşam beşte kapanır.
I'm interested in music.
Müziğe ilgi duyarım.
You can turn the music off. I'm not listening to it.
Müziği kapatabilirsin. Dinlemiyorum.
What do you mean?
Ne demek istiyorsun?
What's your job?
Ne iş yapıyorsun?
How often do you read the news?
Ne kadar sıklıkla haberleri okursun?
How often do you wash your hair?
Ne kadar sıklıkla saçını yıkarsın?
How often do you watch TV?
Ne kadar sıklıkla televizyon izlersin?
What are you reading?
Ne okuyorsun?
What are you eating?
Ne yiyorsun?
Why are you crying?
Neden ağlıyorsun?
Why are you looking at me?
Neden bana bakıyorsun?
Why are you late?
Neden geciktin?
Why are you under the table? What are you doing?
Neden masanın altındasın? Ne yapıyorsun?
Why are you wearing a coat?
Neden palto giyiyorsun?
Where are you from?
Nerelisin?
Where are you from?
Nerelisin?
Where are you from?
Nerelisin?
Where do you come from?
Nerelisin?
How much does it cost to fly to New York?
New York'a uçmak ne kadar tutar?
What do you need?
Neye ihtiyacın var?
What are you interested in?
Neye ilgi duyarsın?
Who's that man?
O adam kim?
She doesn't like action movies.
O aksiyon fılmlerini sevmez.
She isn't having dinner.
O akşam yemeği yemiyor.
He never watches TV.
O asla televizyon izlemez.
That's my father.
O benim babam.
She's my sister.
O benim kız kardeşim.
She doesn't like baseball.
O beyzbol sevmez.
She's reading a book.
O bir kitap okuyor.
He's not writing a letter.
O bir mektup yazmıyor.
He's waiting for a bus.
O bir otobüs bekliyor.
Is he washing a window?
O bir pencere mi temizliyor?
He's a vegetarian. He doesn't eat meat.
O bir vejeteryan. Et yemez.
She's a teacher. She teaches math to children.
O bir öğretmen. Çocuklara matematik öğretir.
He's wearing a hat.
O bir şapka giyiyor.
Is he eating something?
O bir şey mi yiyor?
It finishes.
O biter.
He lives near us, but we don't see him very often.
O bize yakın bir yerde yaşıyor, ama onu pek sık görmüyoruz.
He dances.
O dans eder.
He likes ice cream.
O dondurma seviyor.
He's eating ice cream.
O dondurma yiyor.
She speaks four (4) languages.
O dört dil biliyor (konuşyor).
She speaks four (4) languages.
O dört dil biliyor.
He thinks.
O düşünür.
She's eating an apple.
O elma yiyiyor.
She isn't home. She's at work.
O evde değil. İşte.
She's married, but she doesn't wear a ring.
O evli, ama yüzük takmıyor.
Is he taking a photograph?
O fotoğraf mı çekiyor?
Does he take photographs?
O fotoğraf çeker mi?
He doesn't like football.
O futbol sevmez.
He's reading the newspaper.
O gazete okuyor.
He sleeps seven (7) hours a night.
O gecede yedi saat uyur.
She doesn't usually have breakfast.
O genellikle kahvaltı yapmaz.
Does he play the guitar? — Yes, he does.
O gitar çalar mı? Evet, çalar.
He's not playing the guitar.
O gitar çalmıyor.
He's laughing.
O gülüyor.
Do you remember that day?
O günü hatırlıyor musun?
He's sick. He's in bed.
O hasta. Yatakta.
She always goes to work early.
O hep işe erkenden gider.
She always gets to work early.
O hep işe erkenden var.
She always arrives early.
O her zaman erken gelir.
She always wears nice clothes.
O her zaman güzel giysiler giyer.
She always enjoys parties.
O her zaman partilerden zevk alır.
She always works hard.
O her zaman çok çalışır.
She likes to ride her bicycle every day.
O hergün bisikletine binmeyi sever.
It's a nice house, but it doesn't have a garage. > It hasn't got a garage.
O hoş bir ev, ama garajı yok. Onun garajı yok.
He's a good tennis player, but he doesn't play very often.
O iyi bir tenis oyuncusu, ama pek sık oynamaz.
He's a good swimmer.
O iyi bir yüzücü.
He doesn't do his job very well.
O işini pek iyi yapmaz.
He doesn't like his job.
O işini sevmiyor.
She doesn't like jazz music.
O jazz müzik sevmez.
What's so funny? Why are you laughing?
O kadar komik olan ne? Neden gülüyorsun?
Who's that woman?
O kadın kim?
She doesn't drink coffee.
O kahve içmez.
How old is she?
O kaç yaşında?
She isn't feeling well. She has a headache. > She's got a headache.
O kendini iyi hissetmiyor. Baş ağrısı var. Baş ağrısı var.
She's sitting on the table.
O masada oturuyor.
She's from Mexico.
O Meksikalı.
He's in the kitchen cooking something.
O mutfakta bir şey pişiriyor.
He's in the kitchen. He's cooking.
O mutfakta. Yemek pişiriyor.
Does he like music?
O müzik sever mi?
What's he doing?
O ne yapıyor?
Why is he laughing?
O neden gülüyor?
Where is he? — I'm sorry, I don't know.
O nerede? Özür dilerim, bilmiyorum.
Where is she from?
O nereli?
Where's she going?
O nereye gidiyor?
Where is she going?
O nereye gidiyor?
She lives in New York.
O New York'ta yaşıyor.
She reads.
O okur.
Is she driving a bus?
O otobüs mü sürüyor?
Does she drive a bus?
O otobüs sürer mi?
He's the boss.
O patron.
She doesn't play the piano very well.
O pek iyi piyano çalmaz.
Does he wash windows?
O pencereleri temizler mi?
He plays the piano.
O piyano çalar.
He's not playing the piano.
O piyano çalmıyor.
He starts at seven thirty (7:30).
O saat yedi buçukta başlar.
She's watching TV.
O televizyon izliyor.
He plays tennis.
O tenis oynar.
It flies.
O uçar.
She isn't eating.
O yemiyor.
She's sitting on the floor.
O yerde oturuyor.
He's lying on the floor.
O yerde yatıyor.
He's twenty-four (24).
O yirmi-dört yaşında.
She drinks tea, but she doesn't drink coffee.
O çay içer, ama kahve içmez.
He drinks a lot of coffee. It's his favorite drink.
O çok fazla kahve içer. En sevdiği içecektir.
She eats a lot of fruit.
O çok fazla meyve yer.
He plays guitar a lot, and he plays very well.
O çok gitar çalar, ve çok iyi çalar.
It costs a lot of money.
O çok para tutuyor.
She's a very quiet person. She doesn't talk very much.
O çok sessiz biri. Pek konuşmaz.
He's a very old man. He's ninety-eight (98) years old.
O çok yaşlı bir adam. Doksan-sekiz yaşında.
She speaks Spanish, but she doesn't speak Italian.
O İspanyolca biliyor, ama İtalyanca bilmiyor.
What's he doing now?
O şimdi ne yapıyor?
What's she doing now?
O şu an ne yapıyor?
What's he doing now?
O şu an ne yapıyor?
Ask if he has a smart phone. — No, he hasn't got a smart phone.
Ona akıllı telefonu var mı diye sor. - Hayır, onun akıllı telefonu yok.
Ask if he has a computer. — Yes, he's got a computer.
Ona bilgisayarı var mı diye sor. - Evet, onun bir bilgisayarı var.
Ask if he has a dog. — No, he hasn't got a dog.
Ona köpeği var mı diye sor. - Hayır, onun bir kopeği yok.
Ask if he has a watch. — Yes, he's got a watch.
Ona saati var mı diye sor. - Evet, saati var.
They don't know my phone number.
Onlar benim telefon numaramı bilmiyorlar.
They don't like boxing.
Onlar boks sevmez.
Are they teaching?
Onlar ders mi veriyor?
They're playing football.
Onlar futbol oynuyorlar.
They like animals. They have a horse, three (3) dogs, and six (6) cats. They've got a lot of animals.
Onlar hayvanları seviyorlar. Bir at, üç köpek ve altı kedileri var. Birçok hayvanları var.
They always like to eat in restaurants.
Onlar hep restoranlarda yemek yemeyi sever.
They're looking at their books.
Onlar kitaplarına bakıyorlar.
They like classical music.
Onlar klasik müzik severler.
They like horror movies.
Onlar korku filmlerini severler.
Do they like music?
Onlar müzik severler mi?
What do they do?
Onlar ne iş yapıyor?
What are they looking at?
Onlar neye bakıyorlar?
They live in a very big house.
Onlar çok büyük bir evde yaşıyor.
They don't know many people.
Onlar çok fazla insan tanımaz.
They read a lot.
Onlar çok okur.
Do they teach?
Onlar öğretmenlik mi yapıyor?
They don't have any children. > They haven't got any children.
Onların hiç çocukları yok. Onların hiç çocukları yok.
They don't have many friends.
Onların çok fazla arkadaşı yok.
Do you like her?
Onu seviyor musun?
Do you love her?
Onu seviyor musun?
I don't do it very often.
Onu çok sık yapmam.
What's her name?
Onun adı ne?
Her name is Pinar.
Onun adı Pinar.
His mother's at home. He's at school.
Onun annesi evde. O okulda.
Her parents live in Chicago.
Onun annesi ve babası Chicago'da yaşıyorlar.
His car is always dirty. He never cleans it.
Onun arabası her zaman kirli. Onu asla temizlemez.
Does she have a car? — No, she doesn't.
Onun arabası var mı? - Hayır, yok.
He has a car, but he doesn't use it very often.
Onun arabası var, ama pek sık kullanmaz.
His friends like the movies, but they usually watch movies at home.
Onun arkadaşları filmleri severler, ama genellikle filmleri evde izlerler.
What kind of car does she have? > What kind of car has she got?
Onun ne tür bir arabası var? Onun ne tür bir arabası var?
She has.
Onun var.
Her children are at school.
Onun çocukları okulda.
That's my seat.
Orası benim koltuğum.
Where's the bus stop?
Otobüs durağı nerede?
Is the bus coming?
Otobüs geliyor mu?
I'm thirty-three.
Otuz-üç yaşımdayım.
Excuse me, but you're sitting in my seat. — I'm sorry.
Pardon ama benim koltuğumda oturuyorsunuz. Özür dilerim.
I'm sorry, I don't understand. Can you speak more slowly?
Pardon, anlamıyorum. Daha yavaş konuşabilir misin?
Excuse me, do you speak English?
Pardon, İngilizce biliyor musunuz?
Do you work on Sunday?
Pazar günü çalışıyor musun?
It doesn't rain very often.
Pek sık yağmur yağmaz.
Pelin taking a shower at the moment.
Pelin şu anda duş alıyor.
Do you play the piano? — No, I don't.
Piyano çalar mısın? Hayır, çalmam.
Is the post office near here?
Postane buraya yakın mı?
Are you wearing a watch?
Saat takıyor musun?
Does the clock work?
Saat çalışıyor mu?
It depends on you.
Sana bağlı.
I don't believe you.
Sana inanmıyorum.
I'm not washing my hair.
Saçımı yıkamıyorum.
Seda doesn't like coffee. She prefers tea
Seda kahve sevmez. O çayı tercih eder.
Seher doesn't have a job. > Seher hasn't got a job.
Seher'in bir işi yok.
You stepped on my foot. — I'm sorry.
Sen ayağıma bastın. Özür dilerim.
You're not listening to me.
Sen beni dinlemiyorsun.
You live near here. How about Fred? Does he live near here?
Sen buraya yakın bir yerde yaşıyorsun. Peki ya Fred? O buraya yakın bir yerde yaşıyor mu?
Do you always get up early?
Sen her zaman erken kalkar mısın?
You don't do the same thing every day.
Sen hergün aynı şeyi yapmazsın.
Who are you waiting for?
Sen kimi bekliyorsun?
What do you prefer?
Sen neyi tercih edersin?
Are you waiting for a bus?
Sen otobüs mü bekliyorsun?
Are you watching TV?
Sen televizyon mu izliyorsun?
You speak English very well.
Sen çok iyi İngilizce konuşuyorsun.
You work hard. How about Heuiyeon? Does she work hard?
Sen çok çalışıyorsun. Peki ya Heuiyeon? O çok çalışıyor mu?
You don't work very hard.
Sen çok çalışmıyorsun.
You speak English. How about your brother? Does he speak English?
Sen İngilizce biliyorsun. Peki ya abin? O İngilizce biliyor mu?
Is your car blue?
Senin araban mavi mi?
Is it cold in your room?
Senin odan soğuk mu?
What color is your bag?
Senin çantan ne renk?
It's in your bag.
Senin çantanda.
It's black.
Siyah.
They're black.
Siyah.
It's not cold.
Soğuk değil.
Are you interested in sports?
Sporla ilgilenir misin?
Water boils at one hundred degrees (100º) Celsius.
Su yüz santigrat derecede kaynar.
Where's Sueda? — I don't know.
Sueda nerede? Bilmiyorum.
Are you thirsty? — Yes, I am.
Susuz musun? Evet. öyleyim.
They're a dollar (USD). They're a pound (GBP). They're a euro (EUR).
Tanesi bir dolar. Tanesi bir sterlin. Tanesi bir avro.
Where's Tara? — She's taking a shower.
Tara nerede? Duş alıyor.
Where's Tayyar? — He's taking a shower.
Tayyar nerede? Duş alıyor.
What's your phone number?
Telefon numaran ne?
The phone is ringing.
Telefon çalıyor.
Does your phone have a camera?
Telefonunun kamerası var mı?
I'm not watching TV.
Televizyon izlemiyorum.
They're watching TV.
Televizyon izliyorlar.
Are you watching TV?
Televizyon mu izliyorsun?
You can turn off the TV. I'm not watching it.
Televizyonu kapatabilirsin. İzlemiyorum.
Toronto isn't in the United States.
Toronto Amerika'da değil.
At the stoplight.
Trafik lambalarının orada.
And he finishes at eight [o'clock] (8:00) at night.
Ve akşam saat sekizde bitirir.
Does Wenjie ever call you?
Wenjie seni hiç arıyor mu?
Does Yaman have a car? > Has Yaman got a car?
Yaman'ın arabası var mı?
Take an umbrella with you. It's raining.
Yanına bir şemsiye al. Yağmur yağıyor.
Yaqin often travels on business. How about Gary? Does he often travel on business?
Yaqin sıkça iş için seyahat ediyor. Peki ya Gary? O sıkça iş için seyahat ediyor mu?
Is Yağmur (name) working today?
Yağmur bugün çalışıyor mu?
Is it raining?
Yağmur yağıyor mu?
Is it raining?
Yağmur yağıyor mu?
Is it raining?
Yağmur yağıyor mu?
It's raining.
Yağmur yağıyor.
It's raining. I don't want to go out in the rain.
Yağmur yağıyor. Yağmurda dışarı çıkmak istemiyorum.
Does it rain a lot where you live? — Not much.
Yaşadığın yerde çok yağmur yağar mı? Pek değil.
Food is expensive. It costs a lot of money.
Yemek pahalı. Çok fazla para tutuyor.
What color are your new shoes?
Yeni ayakkabıların ne renk?
Are you sitting on the floor?
Yerde mi oturuyorsun?
I'm twenty (20) years old
Yirmi yaşındayım.
She's twenty-six (26).
Yirmi-altı yaşında.
I'm twenty-five (25).
Yirmi-beş yaşındayım.
I'm not tired.
Yorgun değilim.
Are you tired?
Yorgun musun?
I'm tired.
Yorgunum.
Zeynep is reading a newspaper.
Zeynep bir gazete okuyor.
Is Zhirong playing the guitar? — No, he isn't.
Zhirong gitar mı çalıyor? Hayır, çalmıyor.
Zhirong plays the guitar.
Zhirong gitar çalar.
Zhirong's watching television.
Zhirong televizyon izliyor.
I'm working. I'm not watching TV.
Çalışıyorum. Televizyon izlemiyorum.
What do you have in your bag? > What have you got in your bag?
Çantanda ne var?
Children usually like chocolate.
Çocuklar genellikle çikolatayı severler.
What are the children doing?
Çocuklar ne yapıyorlar?
Where are the children? — They're playing in the park.
Çocuklar neredeler? Parkta oynuyorlar.
The children are doing their homework.
Çocuklar ödevlerini yapıyorlar.
How old are your children?
Çocukların kaç yaşında?
How are your children?
Çocukların nasıllar?
Are your children at school?
Çocukların okulda mı?
He's doing great.
Çok iyi.
I don't watch TV very often.
Çok sık televizyon izlemem.
Do you watch TV a lot? — No, I don't.
Çok televizyon izler misin? Hayır, izlemem.
Are you waiting for Ömer?
Ömer'i mi bekliyorsun?
Are you a student?
Öğrenci misin?
Are you a teacher?
Öğretmen misin?
Are you a teacher? — Yes, I am.
Öğretmen misin? Evet, öyleyim.
I'm a teacher.
Öğretmenim.
Your English is good.
İngilizcen iyi.
What's İpek cooking?
İpek ne pişiriyor?
He's fine.
İyi.
They're doing fine.
İyiler.
They're fine.
İyiler.
My job is very interesting. I meet a lot of people.
İşim çok ilginç. Bir sürü insanla tanışıyorum.
I don't like my job. It's very boring.
İşimi sevmiyorum. Çok sıkıcı.
Is your job interesting?
İşin ilginç mi?
Here's your coat.
İşte palton.
They're building a new hotel downtown.
Şehir merkezinde yeni bir otel inşa ediyorlar.
I'm leaving now, goodbye.
Şimdi gidiyorum, hoşçakal.
Are you leaving now?
Şimdi mi çıkıyorsun?
Are you leaving now?
Şimdi mi çıkıyorsun?
We're having dinner now. Can I call you later?
Şu an akşam yemeği yiyoruz. Seni sonra arayabilir miyim?
Is it dark now? — Yes, it is.
Şu an karanlık mı? Evet, öyle.
That's a very beautiful picture. I like it a lot.
Şu çok güzel bir resim. Çok hoşuma gitti.