My brother works in a bank. | Abim bir bankada çalışıyor. |
My brother and I are good tennis players. | Abim ve ben iyi tenis oyuncularıyız. |
What's your name? | Adın ne? |
What's your name? | Adın ne? |
What's your name? | Adın ne? |
We're having dinner. | Akşam yemeği yiyoruz. |
What do you want for dinner? | Akşam yemeğine ne yemek istersin? |
Ali works very hard. | Ali çok sıkı çalışır. |
But Zhirong has a guitar. | Ama Zhirong'un gitarı var. |
But he's not playing the guitar now. | Ama şu anda gitar çalmıyor. |
Is your mother at home? | Annen evde mi? |
Is your mother at home? | Annen evde mi? |
Where's your mother? Is she at home? | Annen nerede? Evde mi? |
Are your parents at home? | Annen ve baban evdeler mi? |
How are your parents? | Annen ve baban nasıllar? |
How are your parents? | Annen ve baban nasıllar? |
Where do your parents live? | Annen ve baban nerede yaşıyorlar? |
Where do your parents live? | Annen ve baban nerede yaşıyorlar? |
Are your parents watching TV? | Annen ve baban televizyon mu izliyor? |
Do your parents speak English? | Annen ve baban İngilizce biliyor mu? |
My car doesn't use much gas. | Arabam çok benzin yakmaz. |
What color is your car? | Araban ne renk? |
Arda takes a shower every morning. | Arda her sabah duş alır. |
Do your friends live near here? | Arkadadaşların buraya yakın bir yerde mi yaşıyor? |
Where's your friend? | Arkadaşın nerede? |
Is your friend Chinese? | Arkadaşın Çinli mi? |
Are your friends staying at a hotel? | Arkadaşların bir otelde mi kalıyorlar? |
Where are your friends going? | Arkadaşların nereye gidiyorlar? |
Are you Australian? | Avusturalyalı mısın? |
Shoes are expensive. They cost a lot of money. | Ayakkabılar pahalı. Çok fazla para tutuyor. |
Your shoes are nice. Are they new? | Ayakkabıların güzel. Yeniler mi? |
I'm not hungry, but I'm thirsty. | Aç değilim, ama susuzum. |
I'm not hungry. | Aç değilim. |
Are you hungry? | Aç mısın? |
Are you hungry? | Aç mısın? |
I'm hungry. | Açım. |
What time does your father finish work every day? | Baban hergün saat kaçta işten ayrılır? |
How's your father? | Baban nasıl? |
Does your father work hard? | Baban çok çalışır mı? |
Look, there's my friend. | Bak, arkadaşım şurada. |
Do you believe me? | Bana inanıyor musun? |
Banks usually open at nine (9:00) in the morning. | Bankalar genellikle sabah saat dokuzda açılır. |
She's in the bathroom. | Banyoda. |
Sometimes he's late, but not often. | Bazen o gecikir, ama pek değil. |
Where's Behzat from? | Behzat nereli? |
I don't like to wash the car. | Ben arabayı yıkamayı sevmiyorum. |
I never go to the movies alone. | Ben asla sinemaya yalnız gitmem. |
I never watch TV. | Ben asla televizyon izlemem. |
I never read in bed. | Ben asla yatakta kitap okumam. |
I'm wearing my shoes. | Ben ayakkabılarımı giyiyorum. |
I sometimes walk to work, but not often. | Ben bazen işe yürüyerek giderim, ama pek sık değil. |
I work in an office. | Ben bir ofiste çalışıyorum. |
I'm a taxi driver. | Ben bir taksi şoförüyüm. |
I don't like football. | Ben futbol sevmem. |
I'm not reading the newspaper. | Ben gazeteyi okumuyorum. |
I usually watch TV in the evening. | Ben genelde akşamları televizyon izlerim. |
I often forget people's names. | Ben genellikle insanların ismini unuturum. |
I usually go to school by bus. | Ben genellikle okula otobüsle giderim. |
I always drink coffee in the morning. | Ben hep sabahları kahve içerim. |
I do yoga every morning. How about you? Do you do yoga every morning? | Ben her sabah yoga yapıyorum. Peki ya sen? Sen her sabah yoga yapıyor musun? |
I always go to work by bus. | Ben her zaman işe otobüsle giderim. |
I never like to travel by train. | Ben hiç trenle yolculuk yapmayı sevmem. |
I drink coffee, but I don't drink tea. | Ben kahve içerim, ama çay içmem. |
I'm from Canada. | Ben Kanadalı'yım. |
I'm from Mexico. | Ben Meksika'lıyım |
I'm listening to music. | Ben müzik dinliyorum. |
I don't like him, and he doesn't like me. | Ben onu sevmem, o da beni sevmez. |
I don't play the piano very well. | Ben pek iyi piyano çalmıyorum. |
I don't like to go to bars very often. | Ben pek sık barlara gitmeyi sevmem. |
I don't watch TV very often. | Ben pek sık televizyon izlemem. |
I don't know much about politics. I'm not interested in it. | Ben politika hakkında çok şey bilmem, ilgilenmiyorum. |
I'm not interested in politics. | Ben politikayla ilgilenmiyorum. |
I like rock and roll music. | Ben rock müzik severim. |
I like romantic movies. | Ben romantik filmleri severim. |
I'm sitting on a chair. | Ben sandalyade oturuyorum. |
I'm Seda. | Ben Seda |
I play tennis. How about you? Do you play tennis? | Ben tenis oynarım. Ya sen? Sen tenis oynar mısın? |
I like tennis. | Ben tenis severim. |
I'm not eating. | Ben yemiyorum. |
I'm not rich. | Ben zengin değilim. |
I like chocolate. How about you? Do you like chocolate? | Ben çikolata severim. Ya sen? Sen çikolata sever misin? |
I don't watch TV very often. | Ben çok sık televizyon izlemem. |
I often get up before seven (7:00). | Ben çoğunlukla yediden önce kalkarım. |
I want to be famous. How about you? Do you want to be famous? | Ben ünlü olmak istiyorum. Peki ya sen? Sen ünlü olmak istiyor musun? |
I'm not studying english. | Ben İngilizce çalışmıyorum. |
Do you hate me? | Benden nefret mi ediyorsun? |
Do you understand me? | Beni anlıyor musun? |
Are you listening to me? | Beni dinliyor musun? |
My sister's a nurse. | Benim ablam bir hemşire. |
My name's Elif. | Benim adım Elif. |
My name's Yusuf | Benim adım Yusuf |
I have a bike, but I don't have a car. > I've got a bike, but I haven't got a car. | Benim bir bisikletim var, ama arabam yok. Bir bisikletim var, ama bir arabam yok. |
I have blue eyes. > I've got blue eyes. | Benim mavi gözlerim var. |
Five (5), seven (7), and ten (10). | Beş, yedi ve on. |
Have you got a camera? — No, I don't. | Bir kameran var mı? - Hayır, yok. |
Somebody is swimming in the river. | Birisi nehirde yüzüyor. |
Somebody's singing. | Birisi şarkı söylüyor. |
We do a lot of different things in our free time. | Biz boş zamanlarımızda çok farklı şeyler yaparız. |
We're here on vacation. We're staying at a hotel on the beach. | Biz burada tatildeyiz. Sahilde bir otelde kalıyoruz. |
We usually have dinner at six thirty (6:30). | Biz genellikle akşam yemeğini saat altı buçukta yeriz. |
We're good friends. I like her and she likes me. | Biz iyi arkadaşız. Ben onu seviyorum, o da beni seviyor. |
We don't watch TV very often. | Biz pek televizyon izlemeyiz. |
We go to the movies a lot. | Biz sinemaya çok gideriz. |
We don't work very hard. | Biz çok çalışmayız. |
We often sleep late on weekends. | Biz çoğunlukla haftasonları geç uyuruz. |
Our car has four (4) doors. > Our car's got four (4) doors. | Bizim arabamızın dört kapısı var. Bizim arabamızın dört kapısı var. |
What do you do in your free time? | Boş zamanlarında ne yaparsın? |
Brazil is a very big country. | Brazilya çok büyük bir ülke. |
It's not true. I don't believe it. | Bu doğru değil. Ben buna inanmıyorum. |
Who's the man in this photo? | Bu fotoğraftaki adam kim? |
These postcards are nice. How much are they? | Bu kartpostallar güzel. Ne kadarlar? |
What does this word mean? | Bu kelimenin anlamı ne? |
What does this word mean? | Bu kelimenin anlamı ne? |
This hotel isn't expensive. It doesn't cost much to stay there. | Bu otel pahalı değil. Orada kalmak çok para tutmaz. |
This hotel isn't very good. Why is it so expensive? | Bu otel pek iyi değil. Neden bu kadar pahalı? |
How much are these oranges? | Bu portakallar ne kadar? |
These chairs aren't beautiful, but they're comfortable. | Bu sandalyeler güzel değil, ama rahat. |
This bag's heavy. | Bu çanta ağır. |
These bags are heavy. | Bu çantalar ağır. |
Are the stores open today? | Bugün dükkanlar açık mı? |
The weather's nice today. | Bugün hava güzel. |
It isn't windy today. | Bugün hava rüzgarlı değil. |
It's windy today. | Bugün hava rüzgarlı. |
It isn't hot today. | Bugün hava sıcak değil. |
It's hot today. | Bugün hava sıcak. |
Is it cold today? — No, it isn't. | Bugün soğuk mu? Hayır, değil. |
Are these your keys? | Bunlar senin anahtarların mı? |
How often does it snow here? | Burada ne kadar sıklıkla kar yağar? |
How's Burat? | Burat nasıl? |
Do you live in a big city? — No, I don't. | Büyük bir şehirde mi yaşıyorsun? Hayır, yaşamıyorum. |
I like big cities. | Büyük şehirleri severim. |
Do you want to know the answer? | Cevabı bilmek istiyor musun? |
Do you forget the answer? | Cevabı unutur musun? |
David doesn't have a car. | David'in arabası yok. |
The earth goes around the sun. | Dünya Güneş'in etrafında döner. |
Efe has two (2) sisters. > Efe's got two (2) sisters. | Efe'nin iki kız kardeşi var. |
My hands are cold. | Ellerim soğuk. |
Are your hands cold? — No, they aren't. | Ellerin soğuk mu? Hayır, değil. |
Diamonds are not cheap. | Elmaslar ucuz değil. |
Does Emily play tennis? | Emily tenis oynar mı? |
My favorite color is blue. | En sevdiğim renk mavi. |
My favorite sport is skiing. | En sevdiğim spor kayak. |
What's your favorite color? | En sevdiğin renk ne? |
What's your favorite sport? | En sevdiğin spor nedir? |
Does your brother like football? | Erkek kardeşin(abin) futbol sever mi? |
Yes, a little. | Evet, biraz. |
Yes, you are late. | Evet, geciktin. |
Yes, it is [the sun is shining]. | Evet, parlıyor. |
Yes, take an umbrella. | Evet, yanına bir şemsiye al. |
Yes, see you tomorrow. | Evet, yarın görüşürüz. |
Yes, I am leaving | Evet, çıkıyorum. |
Yes, he is Chinese. | Evet, Çinli. |
Yes, it's very funny. | Evet, çok komik. |
Yes, they are. | Evet, öyleler. |
Yes, they are [mine]. | Evet, öyleler. |
Yes, I am [tired]. | Evet, öyleyim. |
Yes, I am [married]. | Evet, öyleyim. |
Yes, I am [a student]. | Evet, öğrenciyim. |
Yes, [I am sitting on the floor]. | Evet. |
Yes, I'm fine. | Evet. iyiyim. |
Are you married? | Evli misin? |
Are you married? | Evli misin? |
Are you married? — No, I'm not. | Evli misin? Hayır, değilim. |
Eylül usually plays tennis on Sundays. | Eylül genellikle Pazar günleri tenis oynar. |
Are you enjoying the movie? | Filmi sevdin mi? |
Do you like football? | Futbol sever misin? |
Am I late? | Geciktim mi? |
Am I late? | Geciktim mi? |
You're late. — No, I'm not! I'm early. | Geciktin. Hayır, gecikmedim! Erken geldim. |
What do you usually do on weekends? | Genellikle haftasonları ne yaparsın? |
What do you usually have for breakfast? | Genellikle kahvaltıda ne yersin? |
What time do you usually go to bed? | Genellikle saat kaçta yatarsın? |
It's late. I'm going home now. Are you coming with me? | Geç oldu. Ben şimdi eve gidiyorum. Benimle geliyor musun? |
The sun isn't shining. | Güneş parıldamıyor. |
Is the sun shining? | Güneş parlıyor mu? |
What do you usually do on weekends? | Haftasonları genelde ne yaparsın? |
Hakan has lunch at home every day. | Hakan hergün evde öğle yemeği yer. |
How old is Hassan? | Hassan kaç yaşında? |
The weather's warm and sunny today. | Hava bugün ılık ve güneşli. |
The weather is usually nice. | Hava genellikle güzel. |
The weather's nice. It's not raining. | Hava güzel. Yağmur yağmıyor. |
No, but I'm thirsty. | Hayır, ama susuzum. |
No, she's American. | Hayır, Amerikalı. |
No, I'm single. | Hayır, bekarım. |
No, they're staying with me. | Hayır, benimle kalıyorlar. |
No, I'm waiting for a taxi. | Hayır, bir taksi bekliyorum. |
No, it's broken. | Hayır, bozuk. |
No, it isn't [yours]. | Hayır, değil. |
No, I'm not [hungry]. | Hayır, değilim. |
No, she's out. | Hayır, dışarda. |
No, they're out. | Hayır, dışarıdalar. |
No, I'm a doctor. | Hayır, doktorum. |
No, I'm not feeling all right. | Hayır, hissetmiyorum. |
No, I'm not [watching TV]. | Hayır, izlemiyorum. |
No, I'm Canadian. | Hayır, Kanadalı'yım. |
No, you can turn it off. | Hayır, kapatabilirsin. |
No, she's a teacher. | Hayır, o bir öğretmen. |
No, it's black. | Hayır, siyah. |
No, I'm not [wearing a watch]. | Hayır, takmıyorum. |
No, it isn't raining. | Hayır, yağmıyor. |
No, he isn't [eating]. | Hayır, yemiyor. |
No, you're on time. | Hayır, zamanında geldin. |
No, he isn't working | Hayır, çalışmıyor. |
No, is not raining right now. | Hayır, şu an yağmıyor. |
Do you always have breakfast? | Hep kahvaltı eder misin? |
I work every day from nine (9:00) to five-thirty (5:30). | Hergün dokuzdan beş-otuza kadar çalışıyorum. |
I get the news every day, but sometimes I don't read it. | Hergün gazete alırım, ama bazen okumam. |
Do you ever ride a bicycle? — Not usually. | Hiç bisiklete biner misin? Genellikle hayır. |
Do you ever go to the movies? | Hiç sinemaya gider misin? |
Jisang plays tennis. How about his friends? Do they play tennis? | Jisang tenis oynar. Peki ya arkadaşları? Onlar tenis oynarlar mı? |
Junko's tired. She wants to go home now. | Junko yorgun. Şimdi eve gitmek istiyor. |
We're eating breakfast. | Kahvaltı ediyoruz. |
Where's the camera? | Kamera nerede? |
Do you have a camera? — No, I don't. | Kameran var mı? - Hayır, yok. |
How much does it cost to send a package to Canada? | Kanada'ya bir paket göndermek ne kadar tutar? |
It isn't snowing. | Kar yağmıyor. |
Is your wife a doctor? | Karın doktor mu? |
How old are you? | Kaç yaşındasın? |
How old are you? | Kaç yaşındasın? |
How old are you? | Kaç yaşındasın? |
Are you feeling okay? | Kendini iyi hissediyor musun? |
Are you feeling all right? | Kendini iyi hissediyor musun? |
A dollar fifty a pound. They're 2.3 Euros a kilo. (Answer - 3 liras a kilo) | Kilosu üç lira. |
It's red. | Kırmızı. |
Does your sister live in Canada? | Kız kardeşin Kanada'da mı yaşıyor? |
What does your sister do? — She's a dentist. | Kız kardeşin ne iş yapıyor? - O bir dişçi. |
Where does your sister work? | Kız kardeşin nerede çalışıyor? |
It rains a lot in the winter. | Kışın çok yağmur yağar. |
It rains a lot in the winter. | Kışın çok yağmur yağar. |
Is Lisa from Toronto? | Lisa Torontolu mu? |
She's from London. | Londralı. |
Please be quiet. I'm working. | Lütfen sessiz ol. Çalışıyorum. |
Please be quiet. I'm working. | Lütfen sessiz olun. Çalışıyorum. |
How much does it cost to call Mexico? | Meksika'yı aramak ne kadar tutar? |
Metin doesn't usually drive to work. He usually walks. | Metin genelde işe arabayla gitmez. O genellikle yürüyerek gider. |
The museum closes at five (5) in the afternoon. | Müze akşam beşte kapanır. |
I'm interested in music. | Müziğe ilgi duyarım. |
You can turn the music off. I'm not listening to it. | Müziği kapatabilirsin. Dinlemiyorum. |
What do you mean? | Ne demek istiyorsun? |
What's your job? | Ne iş yapıyorsun? |
How often do you read the news? | Ne kadar sıklıkla haberleri okursun? |
How often do you wash your hair? | Ne kadar sıklıkla saçını yıkarsın? |
How often do you watch TV? | Ne kadar sıklıkla televizyon izlersin? |
What are you reading? | Ne okuyorsun? |
What are you eating? | Ne yiyorsun? |
Why are you crying? | Neden ağlıyorsun? |
Why are you looking at me? | Neden bana bakıyorsun? |
Why are you late? | Neden geciktin? |
Why are you under the table? What are you doing? | Neden masanın altındasın? Ne yapıyorsun? |
Why are you wearing a coat? | Neden palto giyiyorsun? |
Where are you from? | Nerelisin? |
Where are you from? | Nerelisin? |
Where are you from? | Nerelisin? |
Where do you come from? | Nerelisin? |
How much does it cost to fly to New York? | New York'a uçmak ne kadar tutar? |
What do you need? | Neye ihtiyacın var? |
What are you interested in? | Neye ilgi duyarsın? |
Who's that man? | O adam kim? |
She doesn't like action movies. | O aksiyon fılmlerini sevmez. |
She isn't having dinner. | O akşam yemeği yemiyor. |
He never watches TV. | O asla televizyon izlemez. |
That's my father. | O benim babam. |
She's my sister. | O benim kız kardeşim. |
She doesn't like baseball. | O beyzbol sevmez. |
She's reading a book. | O bir kitap okuyor. |
He's not writing a letter. | O bir mektup yazmıyor. |
He's waiting for a bus. | O bir otobüs bekliyor. |
Is he washing a window? | O bir pencere mi temizliyor? |
He's a vegetarian. He doesn't eat meat. | O bir vejeteryan. Et yemez. |
She's a teacher. She teaches math to children. | O bir öğretmen. Çocuklara matematik öğretir. |
He's wearing a hat. | O bir şapka giyiyor. |
Is he eating something? | O bir şey mi yiyor? |
It finishes. | O biter. |
He lives near us, but we don't see him very often. | O bize yakın bir yerde yaşıyor, ama onu pek sık görmüyoruz. |
He dances. | O dans eder. |
He likes ice cream. | O dondurma seviyor. |
He's eating ice cream. | O dondurma yiyor. |
She speaks four (4) languages. | O dört dil biliyor (konuşyor). |
She speaks four (4) languages. | O dört dil biliyor. |
He thinks. | O düşünür. |
She's eating an apple. | O elma yiyiyor. |
She isn't home. She's at work. | O evde değil. İşte. |
She's married, but she doesn't wear a ring. | O evli, ama yüzük takmıyor. |
Is he taking a photograph? | O fotoğraf mı çekiyor? |
Does he take photographs? | O fotoğraf çeker mi? |
He doesn't like football. | O futbol sevmez. |
He's reading the newspaper. | O gazete okuyor. |
He sleeps seven (7) hours a night. | O gecede yedi saat uyur. |
She doesn't usually have breakfast. | O genellikle kahvaltı yapmaz. |
Does he play the guitar? — Yes, he does. | O gitar çalar mı? Evet, çalar. |
He's not playing the guitar. | O gitar çalmıyor. |
He's laughing. | O gülüyor. |
Do you remember that day? | O günü hatırlıyor musun? |
He's sick. He's in bed. | O hasta. Yatakta. |
She always goes to work early. | O hep işe erkenden gider. |
She always gets to work early. | O hep işe erkenden var. |
She always arrives early. | O her zaman erken gelir. |
She always wears nice clothes. | O her zaman güzel giysiler giyer. |
She always enjoys parties. | O her zaman partilerden zevk alır. |
She always works hard. | O her zaman çok çalışır. |
She likes to ride her bicycle every day. | O hergün bisikletine binmeyi sever. |
It's a nice house, but it doesn't have a garage. > It hasn't got a garage. | O hoş bir ev, ama garajı yok. Onun garajı yok. |
He's a good tennis player, but he doesn't play very often. | O iyi bir tenis oyuncusu, ama pek sık oynamaz. |
He's a good swimmer. | O iyi bir yüzücü. |
He doesn't do his job very well. | O işini pek iyi yapmaz. |
He doesn't like his job. | O işini sevmiyor. |
She doesn't like jazz music. | O jazz müzik sevmez. |
What's so funny? Why are you laughing? | O kadar komik olan ne? Neden gülüyorsun? |
Who's that woman? | O kadın kim? |
She doesn't drink coffee. | O kahve içmez. |
How old is she? | O kaç yaşında? |
She isn't feeling well. She has a headache. > She's got a headache. | O kendini iyi hissetmiyor. Baş ağrısı var. Baş ağrısı var. |
She's sitting on the table. | O masada oturuyor. |
She's from Mexico. | O Meksikalı. |
He's in the kitchen cooking something. | O mutfakta bir şey pişiriyor. |
He's in the kitchen. He's cooking. | O mutfakta. Yemek pişiriyor. |
Does he like music? | O müzik sever mi? |
What's he doing? | O ne yapıyor? |
Why is he laughing? | O neden gülüyor? |
Where is he? — I'm sorry, I don't know. | O nerede? Özür dilerim, bilmiyorum. |
Where is she from? | O nereli? |
Where's she going? | O nereye gidiyor? |
Where is she going? | O nereye gidiyor? |
She lives in New York. | O New York'ta yaşıyor. |
She reads. | O okur. |
Is she driving a bus? | O otobüs mü sürüyor? |
Does she drive a bus? | O otobüs sürer mi? |
He's the boss. | O patron. |
She doesn't play the piano very well. | O pek iyi piyano çalmaz. |
Does he wash windows? | O pencereleri temizler mi? |
He plays the piano. | O piyano çalar. |
He's not playing the piano. | O piyano çalmıyor. |
He starts at seven thirty (7:30). | O saat yedi buçukta başlar. |
She's watching TV. | O televizyon izliyor. |
He plays tennis. | O tenis oynar. |
It flies. | O uçar. |
She isn't eating. | O yemiyor. |
She's sitting on the floor. | O yerde oturuyor. |
He's lying on the floor. | O yerde yatıyor. |
He's twenty-four (24). | O yirmi-dört yaşında. |
She drinks tea, but she doesn't drink coffee. | O çay içer, ama kahve içmez. |
He drinks a lot of coffee. It's his favorite drink. | O çok fazla kahve içer. En sevdiği içecektir. |
She eats a lot of fruit. | O çok fazla meyve yer. |
He plays guitar a lot, and he plays very well. | O çok gitar çalar, ve çok iyi çalar. |
It costs a lot of money. | O çok para tutuyor. |
She's a very quiet person. She doesn't talk very much. | O çok sessiz biri. Pek konuşmaz. |
He's a very old man. He's ninety-eight (98) years old. | O çok yaşlı bir adam. Doksan-sekiz yaşında. |
She speaks Spanish, but she doesn't speak Italian. | O İspanyolca biliyor, ama İtalyanca bilmiyor. |
What's he doing now? | O şimdi ne yapıyor? |
What's she doing now? | O şu an ne yapıyor? |
What's he doing now? | O şu an ne yapıyor? |
Ask if he has a smart phone. — No, he hasn't got a smart phone. | Ona akıllı telefonu var mı diye sor. - Hayır, onun akıllı telefonu yok. |
Ask if he has a computer. — Yes, he's got a computer. | Ona bilgisayarı var mı diye sor. - Evet, onun bir bilgisayarı var. |
Ask if he has a dog. — No, he hasn't got a dog. | Ona köpeği var mı diye sor. - Hayır, onun bir kopeği yok. |
Ask if he has a watch. — Yes, he's got a watch. | Ona saati var mı diye sor. - Evet, saati var. |
They don't know my phone number. | Onlar benim telefon numaramı bilmiyorlar. |
They don't like boxing. | Onlar boks sevmez. |
Are they teaching? | Onlar ders mi veriyor? |
They're playing football. | Onlar futbol oynuyorlar. |
They like animals. They have a horse, three (3) dogs, and six (6) cats. They've got a lot of animals. | Onlar hayvanları seviyorlar. Bir at, üç köpek ve altı kedileri var. Birçok hayvanları var. |
They always like to eat in restaurants. | Onlar hep restoranlarda yemek yemeyi sever. |
They're looking at their books. | Onlar kitaplarına bakıyorlar. |
They like classical music. | Onlar klasik müzik severler. |
They like horror movies. | Onlar korku filmlerini severler. |
Do they like music? | Onlar müzik severler mi? |
What do they do? | Onlar ne iş yapıyor? |
What are they looking at? | Onlar neye bakıyorlar? |
They live in a very big house. | Onlar çok büyük bir evde yaşıyor. |
They don't know many people. | Onlar çok fazla insan tanımaz. |
They read a lot. | Onlar çok okur. |
Do they teach? | Onlar öğretmenlik mi yapıyor? |
They don't have any children. > They haven't got any children. | Onların hiç çocukları yok. Onların hiç çocukları yok. |
They don't have many friends. | Onların çok fazla arkadaşı yok. |
Do you like her? | Onu seviyor musun? |
Do you love her? | Onu seviyor musun? |
I don't do it very often. | Onu çok sık yapmam. |
What's her name? | Onun adı ne? |
Her name is Pinar. | Onun adı Pinar. |
His mother's at home. He's at school. | Onun annesi evde. O okulda. |
Her parents live in Chicago. | Onun annesi ve babası Chicago'da yaşıyorlar. |
His car is always dirty. He never cleans it. | Onun arabası her zaman kirli. Onu asla temizlemez. |
Does she have a car? — No, she doesn't. | Onun arabası var mı? - Hayır, yok. |
He has a car, but he doesn't use it very often. | Onun arabası var, ama pek sık kullanmaz. |
His friends like the movies, but they usually watch movies at home. | Onun arkadaşları filmleri severler, ama genellikle filmleri evde izlerler. |
What kind of car does she have? > What kind of car has she got? | Onun ne tür bir arabası var? Onun ne tür bir arabası var? |
She has. | Onun var. |
Her children are at school. | Onun çocukları okulda. |
That's my seat. | Orası benim koltuğum. |
Where's the bus stop? | Otobüs durağı nerede? |
Is the bus coming? | Otobüs geliyor mu? |
I'm thirty-three. | Otuz-üç yaşımdayım. |
Excuse me, but you're sitting in my seat. — I'm sorry. | Pardon ama benim koltuğumda oturuyorsunuz. Özür dilerim. |
I'm sorry, I don't understand. Can you speak more slowly? | Pardon, anlamıyorum. Daha yavaş konuşabilir misin? |
Excuse me, do you speak English? | Pardon, İngilizce biliyor musunuz? |
Do you work on Sunday? | Pazar günü çalışıyor musun? |
It doesn't rain very often. | Pek sık yağmur yağmaz. |
Pelin taking a shower at the moment. | Pelin şu anda duş alıyor. |
Do you play the piano? — No, I don't. | Piyano çalar mısın? Hayır, çalmam. |
Is the post office near here? | Postane buraya yakın mı? |
Are you wearing a watch? | Saat takıyor musun? |
Does the clock work? | Saat çalışıyor mu? |
It depends on you. | Sana bağlı. |
I don't believe you. | Sana inanmıyorum. |
I'm not washing my hair. | Saçımı yıkamıyorum. |
Seda doesn't like coffee. She prefers tea | Seda kahve sevmez. O çayı tercih eder. |
Seher doesn't have a job. > Seher hasn't got a job. | Seher'in bir işi yok. |
You stepped on my foot. — I'm sorry. | Sen ayağıma bastın. Özür dilerim. |
You're not listening to me. | Sen beni dinlemiyorsun. |
You live near here. How about Fred? Does he live near here? | Sen buraya yakın bir yerde yaşıyorsun. Peki ya Fred? O buraya yakın bir yerde yaşıyor mu? |
Do you always get up early? | Sen her zaman erken kalkar mısın? |
You don't do the same thing every day. | Sen hergün aynı şeyi yapmazsın. |
Who are you waiting for? | Sen kimi bekliyorsun? |
What do you prefer? | Sen neyi tercih edersin? |
Are you waiting for a bus? | Sen otobüs mü bekliyorsun? |
Are you watching TV? | Sen televizyon mu izliyorsun? |
You speak English very well. | Sen çok iyi İngilizce konuşuyorsun. |
You work hard. How about Heuiyeon? Does she work hard? | Sen çok çalışıyorsun. Peki ya Heuiyeon? O çok çalışıyor mu? |
You don't work very hard. | Sen çok çalışmıyorsun. |
You speak English. How about your brother? Does he speak English? | Sen İngilizce biliyorsun. Peki ya abin? O İngilizce biliyor mu? |
Is your car blue? | Senin araban mavi mi? |
Is it cold in your room? | Senin odan soğuk mu? |
What color is your bag? | Senin çantan ne renk? |
It's in your bag. | Senin çantanda. |
It's black. | Siyah. |
They're black. | Siyah. |
It's not cold. | Soğuk değil. |
Are you interested in sports? | Sporla ilgilenir misin? |
Water boils at one hundred degrees (100º) Celsius. | Su yüz santigrat derecede kaynar. |
Where's Sueda? — I don't know. | Sueda nerede? Bilmiyorum. |
Are you thirsty? — Yes, I am. | Susuz musun? Evet. öyleyim. |
They're a dollar (USD). They're a pound (GBP). They're a euro (EUR). | Tanesi bir dolar. Tanesi bir sterlin. Tanesi bir avro. |
Where's Tara? — She's taking a shower. | Tara nerede? Duş alıyor. |
Where's Tayyar? — He's taking a shower. | Tayyar nerede? Duş alıyor. |
What's your phone number? | Telefon numaran ne? |
The phone is ringing. | Telefon çalıyor. |
Does your phone have a camera? | Telefonunun kamerası var mı? |
I'm not watching TV. | Televizyon izlemiyorum. |
They're watching TV. | Televizyon izliyorlar. |
Are you watching TV? | Televizyon mu izliyorsun? |
You can turn off the TV. I'm not watching it. | Televizyonu kapatabilirsin. İzlemiyorum. |
Toronto isn't in the United States. | Toronto Amerika'da değil. |
At the stoplight. | Trafik lambalarının orada. |
And he finishes at eight [o'clock] (8:00) at night. | Ve akşam saat sekizde bitirir. |
Does Wenjie ever call you? | Wenjie seni hiç arıyor mu? |
Does Yaman have a car? > Has Yaman got a car? | Yaman'ın arabası var mı? |
Take an umbrella with you. It's raining. | Yanına bir şemsiye al. Yağmur yağıyor. |
Yaqin often travels on business. How about Gary? Does he often travel on business? | Yaqin sıkça iş için seyahat ediyor. Peki ya Gary? O sıkça iş için seyahat ediyor mu? |
Is Yağmur (name) working today? | Yağmur bugün çalışıyor mu? |
Is it raining? | Yağmur yağıyor mu? |
Is it raining? | Yağmur yağıyor mu? |
Is it raining? | Yağmur yağıyor mu? |
It's raining. | Yağmur yağıyor. |
It's raining. I don't want to go out in the rain. | Yağmur yağıyor. Yağmurda dışarı çıkmak istemiyorum. |
Does it rain a lot where you live? — Not much. | Yaşadığın yerde çok yağmur yağar mı? Pek değil. |
Food is expensive. It costs a lot of money. | Yemek pahalı. Çok fazla para tutuyor. |
What color are your new shoes? | Yeni ayakkabıların ne renk? |
Are you sitting on the floor? | Yerde mi oturuyorsun? |
I'm twenty (20) years old | Yirmi yaşındayım. |
She's twenty-six (26). | Yirmi-altı yaşında. |
I'm twenty-five (25). | Yirmi-beş yaşındayım. |
I'm not tired. | Yorgun değilim. |
Are you tired? | Yorgun musun? |
I'm tired. | Yorgunum. |
Zeynep is reading a newspaper. | Zeynep bir gazete okuyor. |
Is Zhirong playing the guitar? — No, he isn't. | Zhirong gitar mı çalıyor? Hayır, çalmıyor. |
Zhirong plays the guitar. | Zhirong gitar çalar. |
Zhirong's watching television. | Zhirong televizyon izliyor. |
I'm working. I'm not watching TV. | Çalışıyorum. Televizyon izlemiyorum. |
What do you have in your bag? > What have you got in your bag? | Çantanda ne var? |
Children usually like chocolate. | Çocuklar genellikle çikolatayı severler. |
What are the children doing? | Çocuklar ne yapıyorlar? |
Where are the children? — They're playing in the park. | Çocuklar neredeler? Parkta oynuyorlar. |
The children are doing their homework. | Çocuklar ödevlerini yapıyorlar. |
How old are your children? | Çocukların kaç yaşında? |
How are your children? | Çocukların nasıllar? |
Are your children at school? | Çocukların okulda mı? |
He's doing great. | Çok iyi. |
I don't watch TV very often. | Çok sık televizyon izlemem. |
Do you watch TV a lot? — No, I don't. | Çok televizyon izler misin? Hayır, izlemem. |
Are you waiting for Ömer? | Ömer'i mi bekliyorsun? |
Are you a student? | Öğrenci misin? |
Are you a teacher? | Öğretmen misin? |
Are you a teacher? — Yes, I am. | Öğretmen misin? Evet, öyleyim. |
I'm a teacher. | Öğretmenim. |
Your English is good. | İngilizcen iyi. |
What's İpek cooking? | İpek ne pişiriyor? |
He's fine. | İyi. |
They're doing fine. | İyiler. |
They're fine. | İyiler. |
My job is very interesting. I meet a lot of people. | İşim çok ilginç. Bir sürü insanla tanışıyorum. |
I don't like my job. It's very boring. | İşimi sevmiyorum. Çok sıkıcı. |
Is your job interesting? | İşin ilginç mi? |
Here's your coat. | İşte palton. |
They're building a new hotel downtown. | Şehir merkezinde yeni bir otel inşa ediyorlar. |
I'm leaving now, goodbye. | Şimdi gidiyorum, hoşçakal. |
Are you leaving now? | Şimdi mi çıkıyorsun? |
Are you leaving now? | Şimdi mi çıkıyorsun? |
We're having dinner now. Can I call you later? | Şu an akşam yemeği yiyoruz. Seni sonra arayabilir miyim? |
Is it dark now? — Yes, it is. | Şu an karanlık mı? Evet, öyle. |
That's a very beautiful picture. I like it a lot. | Şu çok güzel bir resim. Çok hoşuma gitti. |